19 Temmuz 2013 Cuma

Salavât getirmenin dini hükmü nedir?

Bilindiği gibi salavat, Hz. Peygamber (s.a.s.) için okunan ve Allah’ın rahmet ve selamının onun üzerine olması dileğini dile getiren dualara denir. Hz. Peygamber (s.a.s.)’e sevgi, bağlılık ve desteği ifade eden Salavat, salat kelimesinin çoğuludur ve genellikle “Allahümme salli...” diye başlar. Kur’an-ı Kerim’de; “Şüphesiz Allah ve melekleri Peygamber’e salat ediyorlar. Ey iman edenler! Siz de ona salat edin, selam edin.” (Ahzab, 33/56) buyurulmaktadır. İslam alimleri genelde Hz. Peygamber (s.a.s.)’e Allahu Teala’nın salat etmesini rahmet etmesi; meleklerin salat etmesini. şanının yüceltilmesini dilemeleri; müminlerin salat etmesini ise dua etmeleri şeklinde açıklamışlardır. Salavat, Allah’ın Hz. Muhammed (s.a.s.)’e bahşettiği rahmeti ifade ettiği için ona salavat getirmek bu rahmetten pay almayı dilemek demektir. Dolayısıyla, Hz. Muhammede’e (s.a.s.) salavat getirmeye bizim ihtiyacımız çoktur. Hz. Peygamber (s.a.s.)’in “Yanında adım anılıp da bana salavat getirmeyen kimsenin burnu sürtülsün.” (Tirmizi, Daavat, 100) hadisini de bu çerçevede anlamak gerekir. Diğer taraftan Hz. Muhammed (s.a.s.)’den bahsederken daima saygı içinde olmak, bu saygının gereği olarak ona salat ve selam getirmek gerekir. Sonuç olarak İslam alimleri Hz. Muhammed’e salat ve selam getirmenin sünnet olduğunu belirtmişlerdir. Esasen bizler ilgili ayet çerçevesinde (Ahzab, 33/56) ibadet hayatımızın bir parçası olarak Hz. Muhammed’e salat ve selam getirmeli, onun adı anıldığında ona olan saygımızın gereği olarak yine salat ve selam getirmekten geri durmamalıyız.

Kaynak: Din İşleri Yüksek Kurulu