2 Temmuz 2013 Salı

Bir kimse insanlar helak oldu derse



Hz. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu; 
"Bir kimse İnsanlar helak oldu derse, kendisi onların en ziyâde helak olanıdır." 
(Müslim, Birr 139, (2623); Muvatta, Kelam 2, (2, 989); Ebu Davud; Edeb 85, (4983)

Açıklama: İnsanlar helak oldu diyen kimse bu sözüyle başkalarını tahkir, ken­disini üstün görmeyi kastediyorsa, hadîs-i şerif onun hakkında bilittifak zemdir. Çünkü kimin kimden üstün olduğunu ancak ALLAH bilir. Fakat kendi hatalarını ve din hususunda başkalarının noksanlıklarını görerek buna üzüldüğü için söylerse zararı yoktur. Hattabî diyor ki Ha­dîsin mânâsı şudur; Bir kimse başkalarını ayıplar durur, daima kötülüklerini anar ve insanlar bozuldu, battı gibi sözler söylerse; kendisi onlardan daha ziyâde batmış, yâni onları ayıplamakla girdiği günah sebebiyle kendi hâli onlarınkinden berbâd olmuştur. Bu hal onu çok defa kendini beğenmeye, kendini başkalarından daha hayırlı görmeye sevkeder. Diğer bir açıdan baktığımızda Müslüman, sıkıntıları, kötülükleri ve belaları sayma uzmanı değildir. Bilakis Müslüman, ölürken hatta kıyamet koparken bile elindeki fidanı dikmekle mükelleftir. Böyle olması gerekirken, Ümmet battı, iş bitti, yandık, helak olduk, şu kötü bu berbat türünden haber sipikerliği yapanlar, bir anlamda Müslümanların umudunu tüketmektedirler. Böylece de kötü duruma katkı yapmaktadırlar. Yoksa, mevcut kötülüğün artmasından endişe eden bir Müslüman’ın esefini beyan etmesi böyle değildir.

Metinde geçen "ehlek" kelimesini ism-i tafdil olarak “ehlekü” şeklinde okumak mümkün olduğu gibi fiil-i mazi olarak "ehleke" şeklinde okumak da caizdir. "Ehlekü" şeklinde okunduğu zaman -ki biz tercümemizi buna göre yaptık- bu kelime "en çok helak olan" anlamına gelir.

Bu birinci okunuş şekline göre "insanlar artık helak oldular" diyen kimse, insanların en çok helak olanıdır, demek olur. Çünkü böyle diyen kimsenin insanların helak oldukları hükmüne varması, onların kusurlarını ve ayıplarını teker teker araştırması neticesinde olmuştur. Gerçekte, insanlar, kusurlarından ve ayıplarından dolayı kendilerini cehennemlik olmaya ve dolayısıyla manen helak olmaya arz etmiş olsalar bile, onların bu durumu insanların ayıplarını teker teker araştırıp da onların kesinlikle cehennemlik olduklarını söylemek kadar tehlikeli değildir. Çünkü bu sözü söyleyen kimse, önce kulların kusurlarını araştırmakla, sonra da ALLAH'ın onlara nasıl muamele yapacağını bilmediği halde ALLAH adına kesin bir hüküm vermekle ve bu hükmü verirken de onları küçük görüp kendini beğenmekle, kendini daha büyük bir tehlikeye atmıştır.

Söz konusu kelime fiil-i mazi olarak "ehleke" şeklinde okunduğu zaman ise "helak etti" anlamına gelir ve bu okunuş şekline göre; "İnsanlar helak oldu, diyen kimse, insanları helak etmiştir." demek olur. Bir başka ifadeyle aslında ALLAH onları hiç de helak etmiş değildir. Fakat bu sözü söyleyen kimse kendi karanlık ve ümitsiz dünyasında, kendi düşünce ve arzularına göre insanları helake mahkûm etmiştir. Oysa ALLAH, onları mahkûm ettiğini açıklamadığı için gerçek onun verdiği hükmün tam tersine olabilir.

Fakat ALLAH'ın, vasıflarını açıkladığı ve helak olacaklarını bildirdiği insanları şahıs belirtmeden, mücerred vasıflarıyla açıklayarak insanları uyarmak böyle değildir. Aksine bu iş, ALLAH'ın kullarına yüklediği bir görevdir.

Söz konusu kelime böyle fiil-i mazi olarak okunduğu zaman bu kelimenin yer aldığı cümleden şöyle bir mana anlaşılır:

" 'İnsanlar artık helak olmuşlardır.' diyen kimse, insanların ALLAH'ın rahmetine karşı olan ümitlerini kırdığı ve onları ümitsizliğe düşürüp ibâdete karşı olan ilgilerini kestiği için, onları cehenneme sürüklemiş ve helak etmiştir."

Nitekim Ebû Davud'un da açıkladığı gibi bu hadisin râvilerinden Malik de bu görüştedir. 

Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 16/226.