19 Temmuz 2013 Cuma

Hz. Peygamber (s.a.s.) veda hutbesinde neler söylemiştir?


Hz. Peygamber (s.a.s.) 9 Zilhicce 10/6 Mart 632 Cuma günü sayıları 140. 000 civarındaki topluluğa Arafat’ta bir konuşma irad etmiştir. Bu konuşma kaynaklara “veda hutbesi” adıyla intikal etmiştir. Hz. Peygamber (s.a.s.) konuşmaya başlamadan önce Cerir b. Abdullah vasıtasıyla sükuneti temin etmiş ve Rebia b. Ümeyye gibi gür sesli münadileri görevlendirerek cümlelerin tekrar edilip uzaklara kadar duyurulmasını sağlamıştır. Konuşma şöyledir:   “Hamd ve şükür Allah’a mahsustur; biz O’na hamdeder, O’ndan yardım talep eder, affımızı ondan diler ve ona yöneliriz. Nefislerimizin şerlerinden, hareket ve fiillerimizin kötülüklerinden Allah’a sığınırız. Allah kimi doğru yola iletirse o kimse için sapıklık olamaz; kimi sapıklığa sevkederse o kimse için doğru yola sevkeden kalmamıştır. Allah’tan başka ilah olmadığına, O’nun Tekliğine ve bir denginin bulunmadığına şehadet ederim. Yine şehadet ederim ki Muhammed O’nun kulu ve elçisidir.   Ey Allah’ın kulları! Sizlere Allah’tan korkup çekinmenizi tavsiye ve sizi O’na itaatte bulunmaya teşvik ederim. Bu suretle en iyi ve hayırlı olan bir şey ile sözlerime başlamak istiyorum: O halde ey insanlar! Size açıkladığım şeyleri dinleyin! Zira bilmiyorum, bu yıldan sonra bulunduğum bu yerde belki de sizlerle tekrar buluşamayacağım.   Ey insanlar! Kanlarınız (hayatınız), mallarınız, haysiyet ve şerefleriniz, Rabbinizle buluşacağınız güne kadar, bu yerde (Mekke), bu ayda (Zilhicce), bu günün mukaddes olması gibi mukaddes ve mükerremdir. Dikkat edin! Tebliğ ettim mi?.. Ey Allah’ım Sen şahit ol!   Emanet olarak eli altında bir şey bulunduran kimse, onu kendisine emanet etmiş olan şahsa iade etmelidir.   Gerçekten (artık) Cahiliyye Devrinde mevcut riba kaldırılmıştır; şu kadarı var ki (borç olarak verdiğiniz) sermayeleriniz sizindir; (bu suretle) ne zulmedecek ve ne de zulm edileceksiniz. Allah (bundan böyle) riba’nın olmayacağına hükmetti. Kaldırdığım ilk riba, amcam Abbas b. Abdülmuttalib’in ribasıdır.   Ve yine Cahiliyye Dönemi kan davaları kaldırılmıştır; (kaldıracağım) ilk kan davası (yeğenim) Amir b. Rebia b. Haris b. Abdülmuttalib’in kan davasıdır.   Cahiliyye Dönemi’nin (Mekke şehri ile ilgili) hükümet vazifeleri kaldırılmıştır. Ka’be Muhafızlığı (sidane) ve hacıların su işleri (sikaye) vazifesi bundan müstesnadır.   Kasden adam öldürme kısas ile cezalandırılır. Taş ve sopa ile öldürme gibi, şüpheli kasıt hallerinde yüz deve (kan diyeti)’dir. Daha fazlasını isteyen kimse, Cahiliyye devri insanlarındandır. Dikkat edin! Tebliğ ettim mi?.. Ey Allah’ım Sen şahid ol!   O halde ey insanlar! Gerçekten şeytan, sizin bu ülkenizde kendisine tapılmaktan ümidini kesmiş bulunuyor. Fakat o, bunun dışındaki iş ve hareketlerinizden ehemmiyetsiz saydıklarınızda, kendisine tabi olunmaktan hoşnut olacaktır.   Ey insanlar! ‘Nesi’ usulünü (yani Haram Aylar’dan olan mukaddes aylara bunun dışından bir ay ilavesi usulünü) tatbik etmek küfürde aşırı gitmektir; kafirler bununla sapıtmışlardır. Onlar bu bir aylık (zamanı) bir sene kutsiyetsiz (yani Haram Aylar dışı, alelade bir ay), diğer bir sene de haram (yani, Haram Aylar’a dahil, mukaddes bir ay) sayarlar, gayeleri, Allah’ın Haram Aylar’dan saydığı (ayların) birbiri arkasına akışını görünüşte muhafaza etmek ve Allah’ın Haram Aylar dışı saydığı ayları bunun içinde (yani mukaddes) gibi göstermektir. Bu suretle onlar, Allah’ın helal ettiği şeyi haram hale getirmiş oluyorlar. Şimdi zaman (yani takvim), Allah’ın yeri ve semavatı yarattığı gündeki durumuna rucu etmiş bulunuyor (yani Nesi tatbik edilen sene ile nesisiz aylar birbiri üzerine çakışmış, diğer bir ifadeyle kameri takvim, nesi ameliyesine ihtiyaç göstermeksizin o yıl tam güneş takvimindeki aylar üzerine intibak edip oturmuştu). ‘Gerçekte Allah indinde, yeri ve semavatı yarattığı günde takdir ettiğine göre, ayların sayısı on ikidir. Bunlardan dördü haram aylardır’; bu dördün üçü birbiri arkasına gelir: Zilkade, Zilhicce, Muharrem, dördüncüsü Mudar kabilesinin Receb ayıdır ki bu, Cemaziyelahir ile Şa’ban ayı arasında bulunur. Dikkat edin! tebliğ ettim mi?.. Ey Allah’ım Sen şahid ol!   O halde ey insanlar! Hanımlarınızın sizin üzerinizde hakkı bulunduğu gibi sizin de onlar üzerinde hakkınız vardır: Sizin onlar üzerinizdeki hakkınız, sizden başka bir erkeğe döşeğinizi çiğnetmemeleri ve sizin hoşlanmadığınız herhangi bir kimseyi, izninizle olması müstesna evlerinize sokmamalarıdır. Kadınlara en iyi bir tarzda davranıp muamelede bulununuz; çünkü onlar sizin himaye ve muhafazanız altına girmiş kimselerdir. Sizler onları Allah’ın bir emaneti olarak almış bulunuyorsunuz. Onlara’Allah’ın adıyla’ helalinden yaklaşın. Kadınlar hususunda Allah’dan korkup çekinin ve onlara karşı en iyi bir tarzda davranıp muamele edin! Dikkat edin! Tebliğ ettim mi?.. Ey Allah’ım Sen şahid ol!   Ey İnsanlar! Mü’minler kardeştir. Bir kimse için kardeşinin malını (yemek)onun tam rızasını elde etmedikçe helal olmaz. Dikkat edin! Tebliğ ettim mi?.. Ey Allah’ım Sen şahid ol!   Benden sonra küfre sapıp birbirinizi boğazlar hale gelmeyin. Dikkat edin! Tebliğ ettim mi?.. Ey Allah’ım Sen şahid ol! ‘Ey İnsanlar! Rabbiniz bir, atanız birdir. Hepiniz Adem’den türemiş bulunuyorsunuz. Adem ise topraktan yaratılmıştır. Allah indinde en mükerrem ve makbul olanınız, O’ndan korkup çekineninizdir. Bir Arabın Arap olmayan üzerinde bir üstünlüğü yoktur; (varsa) bu, takva yönündendir. Dikkat edin! Tebliğ ettim mi?.. Ey Allah’ım Sen şahid ol!   Kendisini dinleyen mü’minlerin ‘Evet’ demeleri üzerine Hz. Peygamber (s.a.s.) şöyle devam etti: Burada bulunanlar bulunmayanlara bu sözlerimi bildirsinler!.. Ey İnsanlar! Allah muhakkak ki her varisin mirastan olan hissesini tayin ve tesbit etmiştir. O halde bir vasıyet, her hangi bir varis lehine olmak üzere, diğer varislerin mahfuz hisse hudutlarını, aşamaz. Mirasçılardan başkası için yapılan bir vasiyet, miras olarak kalan mallar toplamının üçte birinden fazla olamaz. Çocuk kimin döşeğinde doğmuşsa oraya aittir. Babasından başka bir kimseye mensubiyet iddiasında bulunan, yahut (kendisini himaye altına almış olan) efendisinden başkasını efendi edinenin üzerine Allah’ın, meleklerin ve bütün insanların laneti olsun!.. Böyle bir insanın ne nafile ibadetleri (sarf) ve ne de farz ibadetleri (`adl) kabul olunacaktır. Ve’sselamü aleyküm.”

Kaynak: Din İşleri Yüksek Kurulu