Hz. Peygamber (s.a.s.) geceleri Baki’ kabristanına gelir ve “Mü’minler yurdunun sakinleri sizlere selam olsun. İNŞÂALLAH biz de size katılacağız. Bizler ve sizler için ALLAH’tan afiyet dilerim; ALLAH’ım, Baki’ kabristanında bulunanları bağışla” diye dua ederlerdi (Müslim, Cenaiz, 35).
Kabir ziyaretinde bulunan kişinin ölü için dua etmesi ve Kur’an okuyarak sevabını orada bulunanların ruhlarına bağışlaması uygun olur. Ancak, kabir ve türbe ziyaretlerinde İslam’ın özüne ve tevhid anlayışına ters düşen, itikadi bakımdan da zararlı olan tutum ve davranışlardan uzak durmak gerekir. Kabrin başında yüksek sesle ağlayıp gürültü yapmak, kabrin parmaklık ve taşlarını öpmek, onlara sarılıp ağlamak ise İslam ile bağdaşmaz. Türbelerde yatan kişileri beşer üstü varlıklar olarak görmek; bu zatların duaları kabul ettiğine, ilahi kudretlerinin olduğuna inanmak; bir kısım ihtiyaç ve dilekleri onlara arz etmek; kendilerinden medet ummak; bu ziyaretleri dini bir vecibe gibi telakki etmek; bez bağlamak; mum yakmak; kurban kesmek, şeker vb. yiyecek maddeleri dağıtarak onlardan yardım dilemek, tevhid dini olan İslam’la bağdaşmaz. Ölen kişilerden medet ummak ve onlardan bazı şeyler beklemek iman açısından tehlikeli bir davranıştır.
Din İşleri Yüksek Kurulu