25 Mart 2013 Pazartesi

Bid'at ve Hurafeler



Bid’at, dinin aslından olmayan ve şer’i delillere dayanmayan, sünnete aykırı olarak icat edilen şeylerdir. Başka bir ifadeyle; dini emirlerin tamamlanmasından sonra, Kur’an’ın açık hükümlerine, Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem'in sünnetine, ashab, tabiin ve müctehitlerin genel görüşlerine tamamen aykırı olarak dinde sonradan ortaya çıkan hal, davranış ve işlerdir.[1]
Hurafe ise, doğru bilgiye dayanmayan, akıl ve mantık ilkeleri ile bağdaşmayan, dinin özüne ters düşen ve dine çeşitli sebeplerle sonradan sokulmaya çalışılan her türlü yanlış inanış ve uygulamalardır. 

Türbelerin etrafında tavaf eder gibi dönülmesi, onlara çeşitli dilekler için adaklar adanması, mumların yakılması, bez ve çaputların bağlanması, muska yapmak, sihir ve büyü yaptırmak, üfürükçüye ve medyumlara gitmek, ruh ve cin çağırmak, evlerde baykuşun ötüşünü, kara kediyi, iki bayram arasında nikâh ve düğün yapmayı, gece vakti tırnak kesmeyi, bazı sayıları ve davranışları uğursuz saymak, ölü çıkan evde ve akrabalarının evlerinde belli bir süre saç, sakal vb. gibi temizlikleri yapmamak, ölünün üçüncü gününde helva dağıtmak, yedinci, kırkıncı, elli ikinci gecesi ile ölüm yıldönümünde hatim ve mevlüt okutmanın gerekli olduğuna inanmak, cenazeyi götürürken alkışla uğurlamak, arkasında yüksek sesle zikir yapmak, slogan atmak, üzerine çiçek serpmek ayrıca; nazar değmemesi için kurşun döktürmek; evlere, iş yerlerine ve şahıslara hayvan başı, hayvan boynuzu, karaçalı dikeni, at nalı, sarımsak ve nazar boncuğu takmak, ay ve güneş tutulmasında silah atmak, teneke çalmak, ay ve güneş tutulmasını kötüye yorumlamak, yeni evlenen gençlere ayıp düşüncesi ile günlerce gusül abdesti aldırmamak toplumumuzda en yaygın olan bid’at ve hurafelerdir. 
Halbuki ALLAH (cc) : “….Bugün sizin için dininizi kemale erdirdim. Size nimetimi tamamladım ve sizin için din olarak İslam’ı seçtim…”[2] Buyurmaktadır. Ayetten açık bir şekilde anlaşılıyor ki Cenab-ı Hak’ın bizler için seçtiği İslam dini mükemmelliğe ulaştırılmış, gerek ayet-i kerimelerle gerekse hadis ve sünnetle sahabe, tabiin ve müctehid imamların görüşleri ile temel inanç esasları açıklanmış, kişilerin ibadet hayatıyla ilgili mükellefiyetleri ayrı ayrı bildirilmiştir. Dinde eksik bir taraf bırakılmamıştır. Bütün bunlara rağmen kişinin, dinde sanki eksiklik varmış gibi çeşitli sebeplerle bid’at ve hurafelere sapması, onlara inanarak bağlanması ve hayatında tatbik etmesi ALLAH’ın hükümlerini açıkça beğenmemek ve onlara karşı gelmektir. Cenab-ı Hak: “Haktan sonra dalaletten başka ne kalır?”[3] ve “İşte bu benim doğru yolumdur; o yolda yürüyünüz, başka yollara sapmayınız ki, sizi O’nun yolundan ayırmasın.”[4] buyurarak, Kur’an ve sünnetle bağdaşmayan bid’at ve hurafelerin dalalet ve sapıklık olduğunu belirmektedir. Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem ise: “Bir kimse, dinimizden olmayan bir şeyi ihdas ederse, o şey merduttur.” Başka bir hadiste ise: “…Sözün en hayırlısı ALLAH’ın kitabıdır. Yolların en hayırlısı Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem’ in yoludur. İşlerin en kötüsü, sonradan ortaya çıkarılmış olan bid’atlardır. Her bid’at dalâlettir, sapıklıktır.”[5] buyurarak dalalete götüren bid’at ve hurafelere karşı bizi uyarmıştır. 

O halde değerli kardeşlerim!
Dünyamızı ve ahiretimizi ma’mur etmek istiyorsak, bid’at ve hurafelerden uzak duralım. “Ne yapalım örf ve adetlerimiz böyle, bunlardan zarar gelmez .” diye düşünüp aldanmayalım. Dinlerini bu tür bid’at ve hurafelerle dolduran geçmiş ümmetlere benzemeyelim. Bilmediğimiz bir konuda ihtilafa düşersek, onu çözmek için ALLAH’ın kitabına ve Resulüllah sallallahu aleyhi ve sellem'in sünnetine başvuralım. Kurtuluşumuzun ancak bu şekilde olacağını asla unutmayalım.

- - - - - - - - - - - - - 
[1] Dini Kavramlar Sözlüğü S:72
[2] Maide S.3
[3] Yunus S.32
[4] En’am S.153
[5] Müslim, Cum’a 43. Ayrıca bk. İbni Mâce, Mukaddime 7.